Çölyak Hastalığı

Çölyak / Ekim 18, 2023 / 2 dakika okuma süresi.

Çölyak Hastalığı

  • Prof. Dr. Hakan DEMİRCİ

Kadıköy Medicana Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği, İstanbul

Çölyak hastalığı, diğer adıyla gluten enteropatisi, genetik olarak duyarlı bireylerde başlıca buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllardaki gluten proteinlerine karşı kalıcı intolerans olarak gelişen ince barsak hastalığıdır.

Önceleri nadir bir hastalık olarak nitelendirilen Çölyak hastalığının yapılan çalışmalarla tüm dünyada oldukça yaygın olduğu, farklı toplumlarda ortalama %0,3-1 civarında görüldüğü bilinmektedir

Hastalığın oluşmasında genetik faktörlerin önemi çok fazladır. Bununla birlikte çevresel faktörler de önemlidir. Diyete buğday ve gluten içeren diğer tahıllar girmediği sürece hastalık görülmemektedir. Bu tahıllar içinde sadece yulafın toksik etkisi net değildir, ancak tamamen güvenli olarak kabul görmemektedir. Pirinç ve mısır ise gluten içermeyen, güvenli olan ve bu hastaların tüketebileceği tahıllardır.

Çölyak hastalığı kliniği oldukça farklı ve değişik şekillerde olabilir. Çölyak hastalığının gastrointestinal sistem ve gastrointestinal sistem dışı belirtileri olabilmektedir. Bunlar çoğunlukla ince bağırsakta gelişen emilim bozukluğuna bağlıdır. Hastaların başlıca şikayetleri; Karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, gaz, kilo kaybı, kansızlık, adet düzensizlikleri, kabızlık, baş ağrısı, deri döküntüleri, halsizlik, diş bozuklukları, kemik hastalıkları ve duygu-durum bozukluklarıdır.

Çölyak hastalığının tanısının kesin ve net olması çok önemlidir. Çünkü bir yaşam boyu devam edecek bir hastalıktır ve diyet tedavisi de ömür boyudur. Çölyak hastalığının önemi; semptomlarının çok geniş bir yelpazede olması, sanki bir iceberg gibi çok büyük bir bölümünün buzdağının su seviyesinin altında kalması ve her yaşta ortaya çıkabilmesidir. Bu özellikler hastalığın tanısının geç konulmasına ve kişilerin hastalıkla uzun süre muhattap olmasına neden olmaktadır.

Hastalığın tanısındaki en önemli nokta Çölyak hastalığından şüphe duyulmasıdır. Sonrasında spesifik kan tetkikleri ve endoskopi sırasında alınan biyopsiler ile tanı net olarak konulabilmektedir. Bu sayede hastalar diyet tedavisine yönlendirilerek hastalığın hafiflemesi sağlanmaktadır.